Merhaba Dostlar;
Karavan seyahatlerim esnasında, durakladığım noktalarda bir çok insanın yanıma gelip karavanımı inceleme isteklerinden ve sordukları sorulardan karavana karşı ülkemiz insanının karavan yaşamına ne nerecede meraklı olduğunu anlamam mümkün oldu.Karavan hayatı ile , bu kadar içli dışlı olmadan evvel ülkemizde bu denli yüksek bir talebin olabileceğini hiç tahmin etmezdim.Ancak zaman içerisinde özellikle de Akdeniz ve Ege kıyılarında bir çok sahil kasabasında karavanlara karşı oluştuğunu gözlemlediğim antipati ile bu ilgiyi bağdaştırmaya çalıştığımda ise anlam vermekte zorlandım.Çünkü; yaz sezonunda bir çok deniz kıyısı alanında karavanların istenmediğini,birçok noktada belediye kararları ile yasaklama yapıldığını ,bunun mümkün olmadığı konaklama alanların ise çevre sakinlerinin şikayetlerinin yoğun olduğuna üzülerek şahit oldum.Karavanda yaşadığım zaman süreci uzadıkça bu tezatın nedenlerini anlamak için yeteri kadar gözlem yapma imkanına sahip olduğumda ancak neden ve sonuç ilişkisini kurabildim.
Gitar satın almakla müzisyen olunmuyor
Müzik aleti satan bir mağazadan bir gitar satın aldığınızda gitarist yada müzisyen değil ,sadece gitar sahibi bir insan olursunuz.Müzisyen olmak için belli bir müzik kültürüne,buna ulaşmak içinde emek ve çabaya ihtiyaç vardır.En önemliside müziği sadece kulaklarınızda değil,ruhunuzun derinliklerinde hissetmeniz gerekir. Benzer şekilde karavan yapmak yada satın almakla da karavancı olunmuyor.Karavancı olmak için doğayı ve yaşamın güzelliklerini görmenin yanında , içinizde hissetmeniz,onun sesine kulak vermeniz ve en önemliside onunla uyum içerisinde yaşama isteğine sahip olmanız gerekir.Tüm yaşam tarzlarının belli kurallar silsilesi ve bu kurallara kaynaklık eden kültürel bir alt yapısı olduğu gibi,karavan yaşamınında bir kültürü ve kuralları var,yada en azından olmalı.Tabi ki; bu kurallar yazılı olmamakla birlikte ,bana göre daha anlamlı bir boyutta yani etik ve ahlaki bir seviyede konumlanıyor.Aslında bu kurallar sadece karavan yaşamı için değil,doğaya ve çevreye karşı kendini sorumlu hisseden herkese karşı bağlayıcı bir kültürün uzantısı.
Medeniyet zorlayıcı bir otorite olmadan da doğru olanı yapabilmektir.
Okullar yaz tatiline girdikten sonra tüm tatil beldelerimiz, kumsalından yaylasına kadar kalabalıklaştığından,ben genellikle bu dönemde karavan seyahati yapmadan , uygun bir noktada sabit kalarak yazı geçirmeyi tercih ediyorum.Bu üç aylık dönem sonrası zaten her yer karavancıya ait ve daha keyifli konaklama imkanı da çabası.Deniz kenarında turizm açısından popüler olmamakla birlikte son derece güzel ve sakin bir sahil köyünde üç ay kadar konakladığım yaz sezonunda gördüğüm örnekler bu iki alanda, yani karavan sahibi olmakla karavancı olmak arasındaki fark açısından son derece öğretici oldu.Bu dönem boyunca bu noktada tüm yaz sabit kalan az sayıdaki karavancı dostumuzun yanında, oldukça fazla sayıda gelip giden karavancı ve karavan sahibini gözlemleme imkanım oldu.Yaz başından gelip yaz sonuna kadar orada kalan dostların,yıllardır buraya geldiklerini ve burada iyi kötü bir düzen oluşturmaya gayret ettiklerini onların anlatımlarından anladım.Bir düzenin varlığı hem kendileri,hem çevredeki komşular hemde gelip giden karavancılar için sürdürülebilirlik açısından önemliydi. Neticede ,ülkemizde halka açık alan ile sahipsiz ve kuralsız alan neredeyse aynı anlamda algılanıyor ve bu alanlar maalesef bir dönem sonra kullanılamayacak hale geliyor.Davranışsal örnekle oluşturulmuş bu kurallardan bazıları şunlardı.Bir tarlada olmamıza rağmen her karavanın önündeki masada muhakkak bir kül tablası oluyor ve izmaritler yerlere atılmıyordu.Çöpler çöp bidonuna torba ile atılıyor,çöp bidonu dışına çöp bırakılmıyordu.Bir başka kural ise kumsalda asla şampuan kullanılmadığı gibi bulaşık yıkanmıyor,belediyenin duş amaçlı kullanım için yaptığı duşların çeşmelerinden hortum uzatılarak araç ,çamaşır yada bulaşık yıkaması yapılmıyordu.Kasetli tuvaletler belediyenin tuvaletine boşaltılırken,doğaya ve çevreye zarar verebilecek neredeyse hiçbir faaliyet gözlemlemedim.Hatta Ramazan Bayramı nedeni ile belediyenin çevre temizliği çalışmasında alana temizlik yapmaya gelen temizlik işçisi arkadaşların ‘’bu alan ne kadar temiz yerlerde izmarit bile yok abi ‘’ demeleri karavancı dostlarım adına gururlanmama sebep oldu.Bence medeniyet zorlayıcı bir otorite olmadanda doğru olanın yapılması,insanların birbirleri ve doğa ile uyum içerisinde yaşaması demektir.
Kuralsızlık geçerli tek kural olursa
Okulların kapanması ve tatilcilerin çoğalması ile gelen bazı karavanlarda, maalesef aynı hassasiyeti görmek mümkün olmadı.Karavanla seyehat eden birçok ailenin bulaşık sularını direkt olarak kamp alanına saldıklarını(çekme karavanlarda),sahildeki duşlarda bulaşık,çamaşır yıkanarak detarjan atıklarının denize akıtıldığına,tuvalet kasetlerini kamp alanının otluk bölgelerine boşaltılması gibi çevreye ve doğaya saygısızca çokça davranışı üzülerek gördüm.Doğaya saygısı olmayan bu kişilerin aynı zamansa insana da saygılarının olmadığını ; kişisel alanınızı yok sayacak derecede umursamazca yakınıza park ettiklerine(ki herkese yetecek fazlası ile alan mevcuttu),yüksek tonda müzik yada insan sesi yada tüm gün jenaratör çalıştırmak gibi tavırlarla sadece kendilerini düşünerek,diğer insanları hiçbir şekilde umursamadıklarına maalesef şahitlik etmek zorunda kaldım.
Çerçeveyi biraz daha genişletelim,daha genç yaştaki arkadaşlarımızın tercihi olan çadır kampçılığında da durum pek farklı değildi. Kamp alanını terk eden çadırların %90 nının ardından boş bira ve su şişelerini,tuvalet kağıdı olarak kullanılan ıslak mendil atıklarını ve çok çeşitli türde çöpü toplamak biz kamp alanının müdavimlerine kalan bir görev oluyordu.
Hiçbir kural ve hassasiyet gözetmeyen karavan sahipleri (özellikle karavancı demiyorum) ile yaşadığım en yıkıcı tecrübe ise ,kendilerinden çevreye ve insanlara karşı daha saygılı olmalarını rica ettiğimizde gösterdikleri reaksiyonlardı.Maalesef birçoğunun agresif tavırlarından ve söylemlerinden karavancılığın özünden çok uzak olduklarını,çevre ve doğa bilincini içselleştiremediklerini,hali ile insanada saygılarının olmadığını gördüm.İşte bu sebeble ;sizlerden ricam karavanla seyahat eden herkesi aynı kefeye koymamanız,karavan sahibi ile karavancıyı ayırmanızdır. Eğer bir karavan hayaliniz varsa;karavan sahibi değil,lütfen karavancı olunuz.
Doğaya ve insana saygı
Azınlıkta kalan karavan sahiplerinin olumsuz davranışlarının yarattığına inandığım kötü imaja rağmen,gezilerimde birçok yerde son derece konuk severlikle karşılandım ve destek gördüm.Unutmamalıyız ki;konakladığımız yerlerde bizler misafiriz.Hiç kimse evine misafir olarak gelen bir insanın ,evinin salonunu çöp ve pislik içinde bırakarak terk etmesinden memnun olmaz.Bu sebeble ;ev sahiplerimize saygılı davranarak, kurallara uymalı ve çevreyi kirletmemeli,davranışlarımızla rahatsızlık vermemeliyiz
.Karavancılığın temelinin daha az tüketip,doğa ile barışık yaşamak olduğunu unutmamalıyız.Aksine gittiğimiz yerlerde alan temizliği yapıp,diğer insanlara da örnek olmamız gerekiyor.Her zaman söylediğim şeyi tekrarlayacağim;içinde doğa sevgisi ve hassasiyeti taşımayan her karavan anlayışı bana göre eksiktir.Doğayı sevmeyenler ise onun bir parçası olan insanı hiç sevemez.Bu kadar sevgisizlikten sonra ise, havası kirlenmiş,toprağı zehirlenmiş,dereleri,gölleri kurumuş,denizlerinde yaşam olmayan,ormanları yok olmuş yada canlı barındırmayan bir ülkede içi boş vatanseverlik nutukları atıp, sahte bir gelecek hayali ile kendimizi ve çocuklarımızı aldatır dururuz.
Doğa ile barışık ,güzel günlerde tekrar görüşmek üzere şimdilik hoşçakalınız.
Uğur Korkmaz
İnstagram: karavanda1adam
Email :ukorkmaz1429@gmail.com